Yürüyen Kentler - kitap yorumu
YÜRÜYEN KENTLER (Philip Reeve)
1.yürüyen kentler
2. ihanet altını
3. cehennem makineleri
4. karanlık düzlük
Konusu:
Yazarımız uzak bir gelecekte ,bizim bildiğimiz bazı
kentlerin de aralarında olduğu, dev tekerlekler üzerinde yürüyen; yaşayabilmek
için de diğer kentleri yiyen ‘’yürüyen kentler’’in olduğu bir dünya tasarlamış.
Kentsel darwinizmcilik adı verilen bu uygulamaya göre kentler devamlı hareket
halinde olmalı ve hareket edebilmek için de diğer kentleri avlamalıdırlar. Hikayemiz,
bu yürüyen kentler arasında büyüklüğüyle öne çıkmış kentlerden biri olan Londra’da
başlamaktadır. Tarihçiler loncasının üçüncü sınıf bir çırağı olan Tom, sürekli
hayaller kuran, macera meraklısı biridir. Bir gün Londra’nın aşağı katlarında
hayranı olduğu lonca başkanı Valentine ile tanışır ve birden kendisini ,
aslında çok da istemediğini farkettiği, o maceraların içinde buluverir.
Hikaye bu kısımdan ilerlerken diğer tarafta da kentsel
darwinizmcilik düşmanları ( mobillik karşıtları) dünyanın doğusunda kentlerin
yürüyerek geçemeyeceği dağların arkasında yerleşik düzende yaşamaktadırlar.
Burada da kentsel darwinizmciliği yıkmak için plan yapmaktadırlar. Tabi gün
gelecek ve mobillik karşıtları ile mobillik yanlılarının savaşı kızışacaktır.
Yorumum:
Öncelikle bütün kitapların ikinci bölümden sonra açıldığını
ve serinin de ikinci kitaptan sonra daha belirginleştiğini söylemem gerekir.
Kitabın kurgusu benim en çok ilgimi çeken şey olmuştu alırken. Yazarımız kentlerin
yürüdüğü bir dünya tasarlamış ve olayları içine çok iyi yerleştirmiş. Kitabı
okurken karşılaştığım ilginç betimlemeler de beni hem şarttı hem de sevindirdi.
Edebi kısmı iyi olan böyle bir kitabı uzun süredir okumamıştım. Tabi bunda
çevirmenin Türkçemize çok güzel bir şekilde çevirmiş olmasının da katkısı
büyük.
‘’ adamın suratı en kaliteli peynir beyazlığını almıştı.’’
‘’sanki birisi hamurdan kalıbını çıkarmış ancak pişirmeyi
unutmuş gibi duran yüzüyle, kısa boylu, gergin bir adamdı.’’
Kitaplar ikinci bölümlerinden sonra açılıyor, yani asıl
önemli olaylar o zaman oluyor. Serinin çok ilginç bir özelliği de şu; birinci
kitapta başlarken basit bir macera hikayesi gibi gidiyor. Fakat sonunda art
arda o kadar çok şey oluyor ki bitince ‘’bundan sonra seri artık neyi anlatacak
ki 4. kitabın sonuna kadar?’’ demeden edemiyorsunuz. İkinci kitaba da pes
etmeden başlayın çünkü burada farklı karakterlerle başlıyor ve yine serinin bu
şekilde farklı konularla sakız gibi uzatılacağını düşünüyorsunuz. Fakat
kesinlikle öyle değil. İkinci kitap
boyunca da birçok yerde tahmin yürütüyorsunuz ama hiç biri doğru çıkmıyor. Yani
kısacası basit ve tahmin edilebilir gibi görünen kitap her ilerlediğiniz
sayfada sizi şaşırtmaya devam ediyor. Kitap boyunca sayamayacağım kadar çok tahmin yaptım ve neredeyse hepsi
yanlıştı :) Üçüncü
kitapta artık bir şeyler toparlanıyor ve yapbozun parçaları birleşmeye
başlıyor. Yani biraz sabır isteyen fakat kesinlikle okuduğunuza değecek bir
kitap.
Bazı kitaplar vardır, sonu için bile okunabilir. İşte bu kitap benim için o kategoriye giriyor. Sonunun iyi ya da kötü bitmesiyle alakalı değil, böyle bir kitaba ancak böyle bir son yakışacağı için sonu çok güzel diyorum. Sürekli benzer kitaplar okumaktan sıkıldıysanız, çok fazla bilinmeyen bu seri tam size göre.
gördüğümde çok heveslendim ama ben seri kitapları okumada çok da başarılı sayılmadığımdan vazgeçtim.Seriler arasında mola verip araya başka kitap soksam aklımdakiler çok dağılır mı diye de düşündüm ama bilemedim işte.
YanıtlaSilEvet, birçok kişi seri kitaplara karşı bir önyargıyla yaklaşıyor ama bana göre yine de bu seriyi deneyebilirsin :) Ayrıca benim de başka serilerde araya kitap soktuklarım olmuştu ( tabi benimkiler zorunluluktandı; yani serinin devam kitabı henüz çıkmayınca insan ister istemez çıkana kadar başka kitapları okuyor :)) ama yine de seriye rahat bir şekilde devam edebilmiştim :) Bu arada yorumun ve ziyaretin için çok teşekkürler :)
Sil